“bu dünyada bir nesneye
yanar içim göynür özüm
yiğid'iken ölenlere
göğ'ekini biçmiş gibi”
Yunus Emre
Kimi kültürlerde kişiler önce eylemini niye yapacağını teferruatıyla anlatır, dayanaklarını açıkladıktan sonra harekete geçer. Kimi kültürlerde ise iş yapılır sonra hesap verilir. Bizim kültürümüzde işin büyüklüğünden bağımsız olarak en önemsiz işten en önemli işe kadar önce eylem sonra hesap yaygın gibi. Ne bileyim belki de uyduruyorum. Neyse, şimdi bir paylaşımın hesabını vereceğim.
"Ali İsmaillere, Fırat Yılmazlara bin selam! Aziz hatıralarını yaşatmak için çabalamaya devam edeceğiz." diye bir tweet atmıştım şahsi olmayan bir profilden. Üstüne çok düşünmeden, fevriyetle. Üzerinden bir mevsim geçti. Bu fevrilik işin tweet atma bölümü için geçerli tabii. Yoksa Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun ve Ali İsmail Korkmaz'ın ölümü üzerine düşünmüşlüğüm az değildir.
Sosyal medyada sayıca az olsa da birtakım kimseler bu paylaşımdan hoşlanmadı. Hoşlanmayan kimseler kâh doğrudan kâh dolaylı yollardan sataştı. Bizleri terbiyesizlikle, fikirlerimizden taviz vermekle, Çakıroğlu'nu bir terör örgütü sempatizanıyla -ki bu Korkmaz'a atılmış mesnetsiz bir iftiradır- yan yana getirmekle itham edenler vardı. Bir başka tayfa da "Ali İsmail Korkmaz'la böyle bir faşisti nasıl yan yana getirebiliyorsunuz?" diye çıkışmıştı. Naçizane iletişim halkamızı referans aldığımızda kalabalık sayılabilecek bir topluluk da paylaşımımızı ve duruşumuzu takdir etti. Acı yarıştırmadığımız, bu memleketin evlatlarını savunduğumuz için teşekkür etti.
Sayılara değinmişken hemen herkesin bildiği ve kabul ettiği üzere, bir fikir fazla kişinin desteklemesiyle doğru olmuyor. Zaten gerçek hayata bakarsak bu konu özelinde ve daha nice konuda azınlık durumdayız. Ege Üniversitesi'nin açılım dönemindeki durumunu, terör örgütü propagandalarının hat safhada olmadığını; "Atatürk ve Bayrak Yürüyüşü" düzenleyen öğrencilerin fişlendiğini unutarak, -meşhur tabirdeki gibi- "sağcısıyla solcusuyla" vatansever öğrencilerin nice zorbalıklara maruz kaldığını bilmeden Fırat Yılmaz ve arkadaşlarını faşist diye yaftalayanlar sayıca üstün. İnsan onuru nedir bilmeyenler, Anayasal toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkından bihaber olanlar, "Vatan hainleri kesinlikle Ali İsmail Korkmaz piçi gibi dövülerek öldürülmeli." diyen haysiyetsiz gibi düşünenler halkımızın ekserisini oluşturuyor. Fakat ısrarlı ve kararlı bir savunuculukla sabit fikirleri değişken kılmanın mümkün olduğuna inanıyorum. Bunun işe yarayacağını kendimden biliyorum.
İnsanlık halidir utanmadan anlatayım. Mesela Ali İsmail Korkmaz öldürüldüğünde yaşım küçüktü ama içinde bulunduğum koşulların da etkisiyle ülke gündemine dair çıkarımlar yapma ihtiyacı hissederdim ve Ali İsmail Korkmaz benim için bir piçti. Niye? "Çünkü Ali İsmail Allah'a küfür etmiş"miş. Çünkü Ali İsmail polise karşı gelmiş. Zaman, bana her şeyin kafamda kodladığım gibi olmadığını öğretti. Her polis dürüst ve namuslu, her yürüyüş düzenleyen solcu PKK'lı değildi. Bu kategorize etme işi nesiller boyu insanoğlunun işine yaramıştır ama böyle düşüncelere kapılma noktasında epey zararları da vardır tabii. Sabitleri değişken kılmanın mümkün olduğuna inanıyorum demiştim. Örneğin MHP'nin Korkmaz ile ilgili basın açıklamasını çok güzel ve yerinde bulurum. Olaya bakışımı değiştirmemde etkilidir.
"Hukuk devletinde dayak yoktur, darp ve şiddet yoktur, işkence yoktur – olamaz, olmamalıdır.
Bazı çevreler yüzsüzce bu utancı meşru kılmak adına harekete geçtiler.
Diyorlar ki “Ali İsmail Korkmaz solcu idi”…
Diyorlar ki “Ali İsmail Korkmaz Alevi idi”…
Diyorlar ki “Ali İsmail Korkmaz ateist idi”…
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak onlara cevaben diyoruz ki: Ali İsmail Korkmaz insandı ve aynı Ali İsmail Korkmaz, sizin-bizim gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin eşit vatandaşı idi.
Gencimizin hatırasını hayırla yâd ederken; hukukun bir annenin feryadına ve isyanına en doğru şekilde cevap vermesini temenni ediyor, devletimize bu utancı yaşatanların en ağır şekilde cezalandırılmalarını talep ediyoruz.
Vicdanlı Türk kamuoyuna duyurulur."
Bu arada değinmeden geçemeyeceğim. MHP'nin değişimi açısından da önemli bir örnek bu basın açıklaması. MHP'liler önceden bir küçük çocuğun düşüncelerini müspet yönde değiştirebilirken eşit vatandaşlık, hukuk devleti gibi kavramları öğrenmesini sağlarken şimdi sürekli birilerini hain, terörist ilan etmenin peşinde.
Daha yeni gördüm. Halkın TKP'si kurucularından, çevirmen, sosyalist bir düşünür Ahmet Cemal 2015 senesinde İlerihaber'de "23 yaşında bir üniversite son sınıf öğrencisi iken, ek formasyon dersleri alan genç bir akademisyen adayı iken, boş zamanlarında basketbol oynar iken, ülkesinin bayrağını ve Ata’sını savunmayı misyon edinmiş iken, ana ve babasından, sözlüsünden, çok sevdiği kedisinden, bütün bir geleceğinden bir bıçak darbesiyle kopartılan, ülkesinin ve bütün sevdiklerinin elinden alınan Fırat Yılmaz Çakıroğlu için..." sözleriyle yazısına başlamış, Cumhuriyet gazetesindeki yazısında da Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun ölümüne tepki gösterdiğinde bir gençten "Ama hocam onun hangi saftan olduğunu biliyor musunuz?" diye bir soru aldığından bahsediyor ve üzülüyor.
Ahmet Cemal de köşe yazılarıyla okuyucu kitlesinin ve öğrencilerinin fikrinin değişmesine vesile olmuştur muhakkak. (2017'de hayatını kaybetmiş, teferruatıyla tanımasam da saygıyla anmış olalım böylelikle.)
Sonra, Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun Berkin Elvan hakkındaki sözleri aklıma geliyor. "Herkes haddini bilsin. Ülkücülük 14 yaşındaki çocuk üzerinden polemiğe girmek değildir." diyordu. Berkin büyüyünce ülkücü katili de polis katili de olabilirdi diye düşünüp onun ölümünü meşru hale getirip vicdan mı rahatlatacaksınız diye soruyordu. Bu sözler de birçok ülkücünün daha sağduyulu davranmasını sağladı.
Bana kalırsa kavganın, siyasi rekabetin, ideolojik mücadelenin makbulü böyledir. Mertçe örnekleri budur. Ahmed Arif'in dilediği türden:
"Erkekçe olsun isterim,
Dostluk da, düşmanlık da.
Hiçbiri olmaz halbuki"
(Hanım arkadaşlarım anlayışına sığınıyorum bu noktada. Niyetim cinsiyetçilik değil ama sözgelimi Netflix gibi sanat eserlerini tahrip etmek, bazı Hıristiyan din adamları gibi "amen"den sonra bir de "awomen" eklemek de yakışık almaz hani.)
***
Semboller kıymetlidir. Mesela okullarımızın duvarlarında ve daha birçok yerde Atatürk vardır. Aslında Atatürk portresi -bence- Mustafa Kemal’in şahsının yanında Namık Kemalleri, Gökalpları, Mehmet Eminleri... her biri ilmin, hürriyetin, erdemin, çağdaşlığın, milliyet aşkının bayraktarlığını yapmış, Anadolu’ya güneş olmuş, Türk yeni devletinin mimarlarını - Türk aydınlarını - temsil ediyor.
Fırat Yılmaz Çakıroğlu… Boksör, basketbol oynamayı seven, doğum gününde üzerinde Uykusuz dergisinin Fırat isimli çizgi karakterinin olduğu çakmak hediye edildiğinde gülümseyen bir insan. Bunun yanında gerilerde durmayı zûl sayan bir öncü, bir bayraktar. Terörle Türk gençliğini yıldıracağını sanan solucanlar karşısında bir âbide. AKP-PKK işbirliğiyle üniversitede çeşitli zorbalıklara maruz kalmış, can güvenliği olmayan, aman sevdiğimin başına bir iş gelir diye sevgilisiyle dahi rahat buluşamayan binlerce genci temsil ediyor.
Ali İsmail Korkmaz… Gerçek bir hayvansever, koyu bir Fenerbahçe taraftarı, annesinin deyişiyle “Gerçek bir vatansever, köy okullarına kitap götüren...” mümtaz bir insan. Bunun yanında kalleşe kucak açan, teröristi muhatap alarak kitleleri adeta şiddete teşvik eden ama masum gençlerin protestolarını, tepkilerini görmezden gelen iktidarın karşısında bir namus timsali. Gençlerin mizahına, sazına, gitarına karışanlara karşı duranları temsil ediyor.
İkisini birlikte savunmak, yan yana fotoğraflarına yer vermek de özgürlükçü, azimli, namuslu, baş eğmeyen Türk gençliğini temsil ediyor. On yıllardır Türk gençlerinin arasına şiddet, ayrılık, kan ekilen düzeni reddetme manası taşıyor. Mahalleleri ayrı olsa da birliği temsil ediyor. Az şeyle çok şey anlatıyor.
Harun Semih Kocabaş’ın özetlediği gibi: “Ali İsmail de bizim Fırat da bizim. Çünkü biz bu ülkenin gençleri olarak devletin yanlış politikalarını protesto ederken bir ara sokakta dövülerek öldürülmek veya üniversitenin ortasında teröristler tarafından bıçaklanarak öldürülmek istemiyoruz.”
Adlarını yan yana sık sık zikrederek bu temsili yaymak ve güçlendirmek dileğiyle Ali İsmaillere ve Fırat Yılmazlara bin selam. Aziz hatıralarını yaşatmak için çabalamaya devam edeceğiz.

0 Comments:
Yorum Gönder